Monday 5 August 2013

Niye Karşı Çıkılıyor 29, Senem Zeybekoğlu Sadri

Gezi Parkı ve Taksim Meydanı ile ilgili bir şey yapılması gerekiyor mu, yapılacaksa ne yapılmalı ve nasıl yapılmalı bunların forumlarda tartışılıp karar verilmesi gereken konular olduğunu düşünüyorum. Örneğin, neden bu yarışmanın jürisi sadece mimarlardan oluşuyor? Neden tüm İstanbullulara açık bir forum-jüri olamıyor? Bunun nedeni sanırım, tüm zihinsel dünyamıza sirayet etmiş bulunan otoriter ve hiyerarşik yaşam algımız. Kendiliğinden oluşan, kendi yaşamsal organizmalarını kuran, mekanı ve çeşitli toplumsal ilişki biçimlerini yeniden örgütleyen ve birbirimizi fark etmemizi sağlayan canlı bir süreci, Gezi ruhunu, mimari ifade dili ile ifade edilmiş bir tasarım projesi ile tek bir anda dondurmaya çalışmak, bu canlı sürece tahammül edemediğimizi, onu derhal “mimari ifade dili” ve “tasarım” ile kalıba sokmaya ve ehlileştirmeye çalıştığımızı göstermiyor mu? Bu, Gezi sürecinde ağır bedeller ödenerek elde edilen kazanımları elimizin tersiyle bir kenara itmek olmuyor mu?
Diğer bir sorun da, yarışmanın hem başlığında hem de beklentilerde yer alan alternatif sözcüğü. Yarışma, alternatif fikirler üretmek için ortaya konmuş bir yarışma. Bunun da sorgulanması gerekiyor diye düşünüyorum. Bu alternatif düşünceler, hangi normatif varlıkların ve süreçlerin alternatifi olacak? Neyin norm, neyin bu norma karşı alternatif olduğunu kim, hangi değer yargılarıyla tanımlayacak*? Alternatif üretmek, normlara bir karşı çıkış ise, karşı çıktığımız normatif kalıpların araçlarını ve iletişim dilini normatif bir biçimde kullanarak (tasarım, yarışma, proje gibi kavramlar) normatif olanı güçlendirmeye ve yeniden üretmeye başladığımızın farkında mıyız acaba? Yarışmayı organize edenler, haklı olarak, “İstanbul’un bu çok değerli bölgesinde neler yapılacağının kararlaştırılmasında şimdiye kadar olduğu gibi politik karar vericiler ile yatırımcı grupların olması; diğer kentsel aktörlere (kentliler, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler… ) yer verilmemesi, kendilerine sorulmadan, danışılmadan operasyonlara girişilmesi”ni problem olarak görüyorlar. Ve buna karşı da alternatifler üretmenin “aydın” olmanın bir sorumluluğu olduğunu öne sürüyorlar. Ancak yarışma, “tasarım / proje , yarışma / ödül” gibi bizim adımıza karar vermelerine karşı çıktığımız “yatırımcı grupların ve politik karar vericilerin” araçlarını kullanarak, ve de Gezi sürecinin en büyük kazanımı sayılabilecek diğer kentsel aktörleri dışlayarak (mesela forumları) daha başından kendini alternatif üretmeye çalıştığı şey her neyse ona teslim etmiş olmuyor mu?
Her ne kadar yarışmanın amaç ve beklentilerinde “Gezi’de yaşanan deneyimlerin ışığında” bu yarışma fikrinin ortaya çıktığı öne sürülüyor olsa da, yukarıdaki nedenlerden dolayı yarışmanın bu haliyle (Gezi süreci boyunca edinilmiş kazanımların dışında bir yerde durarak, ve oradan söylemler üreterek) kendini Gezi’nin karşısında konumlandırdığı endişesi içindeyim. Umarım yarışma, Gezi ruhuna bir alternatif değildir.
Gezi ışığının hepimizi aydınlatması dileğiyle.
senem z. sadri
* Alternatif (ve alternatif mimarlık pratikleri) ile ilgili daha detaylı bilgi için: Nishat Awan, Tatjana Schneider & Jeremy Till, “Spatial Agency: Other Ways of Doing Architecture”, Routledge, 2011.

No comments:

Post a Comment