Monday 5 August 2013

Niye Karşı Çıkılıyor 19, Evin Eriş

Mimarlar ve kent üzerinde sesini duyurmak isteyen akademisyenler her zaman olduğu gibi, fırsatları değerlendirip kişisel, mimarca mastürbasyon haline geçtiler bile, üstelik henüz sürecin içinde yaşıyor olmamıza rağmen. Mimar ve genç bir akademisyen olarak, yine her zaman hemen hemen her konuda olduğu gibi, olaylar etraflıca değerlendiril(e)meden ani çıkışlar yaşama zamanına gelinmesine karşı çıkmamak elde değil. Bu yarışma bir yana, diğer bir taraftan Taksim için bir Gezi heykelinden bahsedilmeye de başlandı bile (http://rktr.co/17qa3Pw). Tarihte, böyle olaylar sonucu, bu olaylara tanıklık etmiş mekanlarda bu tür temsiliyet meselesi ile ilgili birçok yaklaşımın varlığından elbetteki bahsetmek mümkün. Gezi Parkı ve Gezi olayları için de normal şartlar altında olunsaydı bir heykelin yapılması kabul edilebilir birşey olarak değerlendirilebilirdi düşüncesindeyim, hele hele bu derece siyasi bir hafızaya sahip Taksim Meydanı için. Ancak ve ancak kentin belleğinde zaten dün de siyasi bir nitelikle var olmuş Gezi de (İnönü zamanı), bugün bambaşka bir ruhla siyasi bir direnişin yaşandığı unutuluyor ve bu aşamada somutlaşma/nesnelleşme kaygıları gibi eski tip düşünceler, Gezi Ruhunun yanında fazlasıyla yüzeysel kalıyor. Bugün mücadelesi verilen ‘koruma’ mücadelesini zayıflatan çıkışlardan da öteye geçemiyor. 

Tıpkı Gezi eylemindeki eylemcilerin tutumu gibi, dil ve uslup meselesi önemli bir yerde olduğu kadar, Gezi Ruhuna saygı icabı zamanlama meselesinin bir hayli önemli olduğu atlanılmamalı. Şu an içinde bulunulan durumun, mimarlık meselesinin çok ötesinde bir sosyal ve siyasi hale büründüğü, ve yaşanılan her olayın bir mimarlık problemine dönüştürülmesinin, akademisyenler tarafından o hep eleştirilen mimarın kendine biçtiği rollere bürünmüş olmalarına dikkat çekmek gerekir. Mümkünse Taksim’e artık hiçbir şey yapılmasın! Hele hele yarışma yolu ile. Zaman direnme zamanı, zaman düşünce ve beden ile var olma zamanıdır...

No comments:

Post a Comment